29 Nisan 2012 Pazar

AÇLIK


Açlık bilgisi bir kez öğrenildi mi asla unutulmaz...

Ece Temelkuran' a anneannesi şöyle der:" O kadar açtık ki bir gece önce yenmiş balıkların kemiklerini sefer tasına koyup okula getirirdim. Sonra kimsenin görmeyeceği bir köşeye çekilir kemiklerin üzerinde kalan etleri didiklerdim. O yüzden hiçbir zaman yemek kötü demeyeceksin."

Açlık ve acı Anadolu'dan yolu geçen herkesin birleştiği bir kavşaktır çoğu zaman. Bu topraklarda yaşamış dedelerimizin, ninelerimizin açlık ve acı konusunda derin ve öğretici birçok hikayesi vardır.

Zaman bu gibi açlık hikayelerinin yerini, türlü türlü hazımsızlık çeken bireylerin yaşadığı hikayelere mi bıraktı?.... Varlık içinde çekilen yoksunluklar acıyı hep taze tuttu. Acı her daim var...Açlık ise şüpheli...

20'li yaşlarımda okuduğum AÇLIK kitabı ( Knut Hamsun ) beni yemeden içmeden kesecek kadar etkilemişti. Acaba kızıma yaşı geldiğinde okutursam aynı duyguları taşır mı? Hiç sanmıyorum. Yeni neslin anladığı şu olacaktır. "Açlık ,doyumsuzluk sonucu hep bir diğerine ve sonrakine duyulan mide gurultusu..."

Asla ninelerimizin, dedelerimizin yaşadığı sahici mide gurultusu değil artık hissedilecek olan. Üretimin 100 katı tüketen toplum, kafasının içindeki gurultuyu  bir somon ekmekle bastıramayacaktır artık....

26 Nisan 2012 Perşembe

TUTUNMAK


Dünya çok hızlı dönüyor ve biz üzerinden düşmemek için birbirimize, bizi birbirimize bağlayan hikayelere tutunmak zorundayız.Ya da belki de dünya başından beri olduğu yerde, hiç ileri gitmiyor. Başından beri bir hikaye var sürüp giden, biz doğdukça ona ekleniyoruz ve biz öldükçe yerimize yenileri geliyor sadece, yeni yüzler. Kaybolmak, o hikayeden, dünyadan düşmek anlamına geliyor hala. Yalnız kalmak ölümden beter olmalı insan için. Çünkü ölümle dolu hikayelerin bir parçası olmayı kabul ediyorsun yalnızlık olunca işin sonunda. Bir parçası olmazsan bütünün, kaybolacağını sanıyorsun. Ormanda yalnız kalınca yok olacağını bilen iki insan gibi. O kadar güçlü ki bu ihtiyaç, sana anlatılan ve parçası olduğun hikayenin belki de öyle olmayabileceğini söyleyeni bile öldürmek istiyorsun. Tanıdığın herkes, sen, bütün hikaye dünya üzerinden düşecek diye korkuyla, öldürebiliyorsun bile.

Dünya belki hiç de dönmüyor. Ya da belki de fazla hızlı...

İnsan sadece ötekini değil, kendisini de anlıyor bir kere yola çıkınca...( Sen çok yaşa E.T.)

SENİN DOĞDUĞUN GÜN MÜ 24 NİSAN, YOKSA ÖLDÜĞÜN... YA DA ÖLÜP YENİDEN DOĞDUĞUN GÜN... BUNU HİÇ KİMSE  BİLEMEYECEK ARTIK HERANUŞ...

Bu sana.....
http://vimeo.com/26890275

18 Nisan 2012 Çarşamba

EFLATUN SAATİ



Yaralarıma madalya demekten vazgeçtim az önce.
Onları madalya sananlara acıyorum bu yüzden.


Ne bağırmayı ne de susmayı bir marifet saymıyorum artık.

Bir masal zaman içinde kaybolan geçmişim,
Geçmiş zaman hikayeleri ile taçlanacak bugün.

Bir eflatun saati sonrası anlaşılacak tüm gerçekler.
İşte o zaman madalyalı meczuplar,
Çil yavrusu gibi dağılacaklar...

16 Nisan 2012 Pazartesi

KUDURMAK

Göğsümde gözlerinin sapladığı bir bıçak, 
Beynimde hayaliyle alevlenen bir ocak... 
İçerim bu haldeyken herkes garip bulacak: 
Başımı sükunetle taşlara vurduğumu...

Bu sükut çiğnenen bir muhabbetin yasıdır.
Bu sükut bir kömürün içerden yanmasıdır.
Bu sükut beynimdeki cinnetin potasıdır;
Görüp aldanmayınız sessizce durduğumu...

Ben de nihayet bütün bağları kıracağım;
Onu ıssız dağlara alıp kaçıracağım,
Etini bir canavar gibi ısıracağım
Ve, herkes seyredecek nasıl kudurduğumu.

SABAHATTİN ALİ 

10 Nisan 2012 Salı

Acıyı Kim Çeker?


Ölüm uyumak ve uyanmayı unutmak mıdır?

Bugünlerde ölümün ve ölenin üzerine düşüncelerimi yoklarken bu basit sonuca ulaştım. Bir çocuk olsam da, bir yetişken olsam da ölümü uyanmayı unutmak olarak algılamak, bana en kolayı gibi geldi. Her gün bir dizi ölüm haberi alıyoruz. Genç, yaşlı her ne olursa olsun ölene üzülmek bir insani duygudur.

Ölene mi acımalı, yoksa kalanlarına mı?

İşte bu ayrımda sanırım ben kalanlara üzülmeyi  seçeceğim. Ölenin ne hissettiği ile ilgili bilinmez bir durum varken ortada, herkes gidenin arkasından o şimdi mutlu, daha mutlu gibi sonuçlara varırken böyle düşünmek en kolayı. Bilinmezle ilgili herkes kendi kolayını seçiyor da ondan. Avuntu benim ki, senin ki...Giden hep daha mutlu olacak.. Bu böyle ise, gitmeye neden can atılmaz diyesim geliyor ama, neyse...

Kalanlar yoksunluğunun başladığı gün yeni bir duygu kapısını aralar yüreğinde. Daha önce başına gelmemişse  buna alışmak her yeni şeye alışmak gibi zordur. Daha yapacak ve yaşayacak gününün olmaması ölen için üzülmemize sebep. Fakat kayba uğrayan kişinin sonrasında ki çaresizliği daha üzüntülü bence...

Aslı Kerem'ine, Leyla Mecnun'nuna, yavru annesine, anne babasına, Meral Yaman'ına kavuşacaksa, geride kalanın özlemine bir çare midir bu??

2 Nisan 2012 Pazartesi

Yaşamadan Anlaşılmaz

Bir gün Napolyon düşman askerlerinden kaçarken, bir bakkal dükkânına girmiş. 
Bakkala hemen kendisini saklamasını emretmiş. Bakkal da Napolyon'u müsait 
bir yere saklayıp, biraz sonra gelen düşmanları da 'Az evvel biri koşarak şu 
tarafa kaçtı.' diye savuşturmuş. Nihayet biraz sonra Napolyon'un muhafızları 
yetişmişler. Bakkal ömründe bir daha karşılaşamayacağı Napolyon'a sormuş: 
'Efendim, af buyurun ama merak ettim, ölümle bu denli burun buruna gelmek nasıl bir duygu?' Napolyon birden öfkelenmiş. 'Sen kim oluyorsun da benimle böyle dalga geçercesine konuşabiliyorsun?' diye bağırmış. Hemen askerlerine, adamcağızı kurşuna dizmelerini emretmiş.


Askerler bakkalın gözünü bağlayıp, karşısına dizilmişler. Mermiler namlulara sürülmüş, artık 'ateş' emri verilecek... Adamcağız içinden 'Ah, ne yaptın sen? Şimdi ölüp gideceksin diye düşünürken, arkadan bir çift el uzanmış, gözündeki bağı açmış. Karşısında Napolyon varmış. Tek cümleyle cevaplamış Napolyon: 'İşte böyle bir duygu!' Yaşayarak öğrenmek, bedeli en yüksek öğrenme biçimidir.

1 Nisan 2012 Pazar

İYİ İNSAN


İYİ İNSANA BİRKAÇ SORU
Anladık iyisin, amenna
Ama söyle ne halta yarıyor iyiliğin? 
Diyorlar ki seni kimse satın alamaz!
Ona bakarsan eğer 
Eve düşen yıldırım da satın alınmaz. 
Anladık dediğin dedik, 
Ama dediğin ne? 
Doğrusun, saklamazsın düşündüğünü, 
Ama düşündüğün ne? 
Yüreklisin, 
Kime karşı? 
Akıllısın, 
Yararı kime? 
Gözetmezsin hiç kendi şahsi çıkarlarını, 
Peki gözettiğin kimin çıkarı? 
Dostluğuna diyecek yok diyelim, 
Ama dostum diye sarıldıkların kimler? 
BERTOLT BRECHT