1 Ocak 2012 Pazar

NAR


VİCDAN İLAHİ BİR TAKİPTİR. Hangimize ne kılıkta, ne zaman geleceği bilinmez. Kimi zaman  bir olay olur, kimi zaman bir kişi . Bizi gözaltında tutan vicdanımızla rastlaşmamız, öyle her istediğimiz zaman da ortaya  çıkmaz.

Bütün filmlerini zevkle izlediğim Serra Yılmaz, çok akıllıca bir seçimle, bu karekterde Nar filminde. Yani bir takım insanları,  vicdanları ile yüzyüze bırakan kişisi filmin.

Filme gittiğimde, oyuncuları ve yönetmeni dışında bir bilgim yoktu. Bir de Altın Portakal Ödülleri sonrası Ümit Ünal'ın, birkaç röportajını takip etmiştim. Ama şimdi diyorum ki ayıp etmişsiniz Altın Portakal Jürisi bu filme büyük ödülü vermemekle.

İyi ki de konusu hakkında bilgi edinmemiştim. İlk dakikadan öyle bir sardı ki, bittiğinde eksik mi kaldı ne, bir 15 dk. daha izleseydim bu oyunculukları, derken buldum kendimi. İrem Altuğ'un performansı, oyunculuklarını kanıtlamış diğerleri yanında şahaneydi üstelik, atlanmamalı..

Filmin bütününde; şaşırıyorsunuz, gülüyorsunuz, bir tiyatro oyunu izler gibi oluyorsunuz, oyunculukların içinde kayboluyorsunuz. Bütün bu duyguları kimi bağımsız sinema eserlerinde olduğu gibi, ağır ve ağdalı bir tempoda yaşamıyorsunuz üstelik. Dinamizmi hep tavanda bu filmin. Beni konusu ve oyunculukları dışında senaryosuyla da çok etkiledi. Böyle ağır meseleleri bu kadar yalın, samimi ve herkesin anlayacağı bir anlatımla aktarmak bir usta işi kuşkusuz.

Hayatta üstlendiğimiz rol her ne ise, bizim gibi olmadığı düşündüğümüz kişiye; SENİN HAYATIN ŞU KADARCIK ( elimizi bir kibrit kutusu şeklini işaret ederek ) deme hakkımız var mı? Var mı yok mu bilemem ama bunu yapan, üstelik düşünen ve düşündüğünü bir sır gibi saklayan, mış gibi yapan bir yığın insandan birkaçı var bu filmde. Gerçek fikrimiz ne ise temasta olduğunuz insanlarla ilgili,  gerekmedikçe bu fikrimizi çok iyi gizleriz birçoğumuz. Peki ama neden? Belki yanlız kalma korkusu, geleneksellik, belki suçlanmak istememek, terkedilmek istememek, bla bla bla. Sırlarımız var, bilinirse vay halimize olan. Kendimize göre bir adalet anlayışımız var. Ama ya vicdan devreye girerse birgün. Sıkışınca, gerçek kusulur mu dersiniz?

Bizi birarada tutan nar kabuğu, birbirimize duyduğumuz inanç da dese yönetmen, gün gelip de vicdan devreye girerse ne oluru gösteriyor Nar filmi. Birbirine duyulan güven, yerini kuşkuya bırakırsa ve herkesin adalet anlayışı farklıysayı gösteriyor Nar filmi...

 Film, diğerlerinde olduğu gibi, bir Ümit Ünal  ritüeli ile sonlandı yine. Ve orada çarptı beni.Yani kişinin, zamanın, yaşın ne önemi var. Yaşanan önemli....

Önüme her gelene, gerek sosyal medyadan gerek telefonla haber veriyorum bu filmi. Siz de gidin ve en iyi tanıtım olan MUTLAKA GÖR sloganıyla taçlandırın NAR'ı. Ve Ümit Ünal'ı ve Serra Yılmaz'ı ve İrem Altuğ'u ve Erdem Akakçe ve İdil Fırat'ı ve diğer emekçilerini bu filmin. 

Ece Temelkuran'ı da anmadan olmaz, keza NAR onun için de, benim ve benim gibiler için de çok mühimdir.
" Ne ki hayat bölünüyor ortasından bazen. Nar gibi çatlıyor kalp yumuşak karnından. Dağılıyoruz kırmızı kırmızı, toplayamıyoruz tanelerimizi."
"Bir vicdan ve korku terazisi çalışıyor hep içimizde. Ne kadar korkuyoruz kaybettiğimizin yerini dolduramamaktan?"
" Günah, her zaman daha lezzetlidir sevaptan. Ah günah! Bir nar gibi çatlar ve çatlatır insanı ortasından."
"Nar bir kere çatlarsa kimse tanelerini toplayamaz."

ÇATLASIN NAR, SAÇILSIN HAYATIN YERLERİNE....


2 yorum:

  1. filmi çok merak ettim, teşekkürler..

    YanıtlaSil
  2. Umarım izlersiniz. Yazımı Ümit Ünal ve Serra Yılmaz'a da okutmanın dayanılmaz hafifliği ile 3 gündür yere basmıyorum ki yeni yazı çıkmıyor:)) Bu arada İçimdeki Yangın'ı da tavsiye ediyorum.Sevgiler..

    YanıtlaSil