13 Aralık 2011 Salı

GÜNDEN KALAN

GÜNÜN SÖZÜ:
Düzenim bozulur, hayatımın altı üstüne gelir diye endişe etme. Nereden bilebilirsin, hayatın altının üstünden daha iyi olmayacağını?- Şems


GÜNÜN ATATÜRK SÖZÜ:
Türk Ordusunun, onun faziletini, kıymetini ve bu ordu ile neler yapılabileceğini benim kadar anlayan az olmuştur.


GÜNÜN DERİN SÖZÜ:
Anne, ben galiba büyüyünce, dansçı olacağım. Çünkü dans ederken çok mutluyum. Hep dans etsem keşke.


GÜNÜN ANNE SÖZÜ:
Keşke Derinciğim keşke, hepimiz hep dans etsek de mutlu olsak keşke...


GÜNÜN OLAYI:
Anayasa Mahkemesi , 2525 sayılı Soyadı Kanunu'nun "Evliliğin feshi veya boşanma hallerinde çocuk anasına tevdi edilmiş olsa bile babasının seçtiği veya seçeceği adı alır" hükmünü iptal etti.  Soyadı Kanunu'nun, evliliğin feshi veya boşanma hallerinde çocuğun babasının soyadını alacağına ilişkin hükmünü iptali ile boşanan anne ile çocuk arasındaki soyadı farkı ortadan kalkacak, çocukların annesinin soyadını alması da mümkün olabilecek.


GÜNÜN YEMEĞİ:
Marul yaprağında, tereyağlı Barbur buğulama.


GÜNÜN ŞARKISI:
Sadeness- Enigma


GÜNÜN FİLMİ:
Şüphe- DOUBT



2008 yapımı film. John Patrick Shanley'nin Doubt isimli tiyatro oyunundan kendisi tarafından uyarlanmıştır. Başrollerde Meryl Streep, Philip Seymour Hoffman, Amy Adams ve Viola Davis yer almaktadır. Filmin yönetmenliğini Shanley yapmış, yapımcılığını Scott Rudin üstlenmiştir. Film 1964 yılında, Bronx'da St. Nicholas Kilisesi'nde geçmektedir. Ülke politikasındaki değişimin kilise camiasını da etkisi altına almasıyla okula ilk kez siyahi bir öğrenci alınmıştır. Rahibe Aloysius(Meryl Streep), kilisenin katı geleneklerini yıkmak için çaba gösteren Peder Flynn'in(Philip Seymour Hoffman) bu yeni öğrenciye karşı olan aşırı ilgisinden şüpheye düşer. Bu şüphe, Peder ve Rahibe arasında müthiş bir irade savaşı başlamasına sebep olur. Ayrıca film 5 dalda Oscar'a aday gösterilmiştir.Meryl Streep en iyi kadın oyuncu, Philip Seymour Hoffman en iyi yardımcı erkek oyuncu, Amy Adams ve Viola Davis en iyi yardımcı kadın oyuncu ve John Patrick Shanley en iyi uyarlama senaryo dalında aday gösterilmiştir. Şüphe'nin insanı nasıl ele geçiren bir duygu olduğuna ve sonuçlarına hep birlikte şahit olacaksınız.Oyunculuklar muhteşem.



GÜNÜN KİTABI:
We the living- Ayn Rand




Bir ülke, bir yaşam, bir kadın ve yaşanılanlarla yazmaya mecbur kalınan bir kitap: " Yaşamak İstiyorum" . Yaşamak istiyorum devlete karşı bireyin bir isyanıdır. Gerçek adı Alişya Rosembaum olan Ayn Rand isimli rus asıllı bir yazarın kitabı... Sovyet Rusya'da komünist rejimin baskılarını ve insanların sıkıntılarını anlatan bir kitap
Gazap günleriydi. Kardeşin kardeşten korktuğu acımasız bir devir yaşanıyordu. Kira ve Leo, Rus ihtilalinin en kanlı günlerinde birbirlerini tanıdılar. Sürgünler, hapishaneler, kurşunlar, ölümler... hiçbiri karların altına bir tohum gibi gizlenen aşklarını önleyemedi. Toplumun insanları robotlaştırdığı günlerde bile iradenin ve sevginin zaferini sergileyen eşsiz bir romandır Yaşamak İstiyorum.
Kalabalıklara karşı duranların çok şey bulacakları, dönemi ve de bunun sıkıntılarını iyi anlatan, yaşamak istiyorum diyenlerin anlayacakları farklı bir kitap.
Yıllardır değişmeyen bir gerçektir; hayatın anlamı ve varlığın esasının farkında olamayan insanların varlığı. Hazinenin varlığından bihaber insanlar ile dolu etrafımız. Hayat kendini melek zanneden, fedakarlık budalası bir çok insan tarafından kuşatılmış durumda. Tecavüze uğramış düşünceler, hapsolmuş ruhlar sarmış yeryüzünü. Biz diyenler bile bile kaybettiren kumar oynatmışlar ve böylece her geçen gün bir yenisini daha eklemişler hapsolan ruhlar halkasına... Ben demeye cesaret edenler çıkmış bir de, hayatının bir hazine olduğunu anlayıp "Yaşamak İstiyorum" diyenler...
"Bir şey söylemesek... Her şeyi sessizliğe bıraksak...ikimizin de her şeyi anladığını ve bu bakımdan birbirimize çok benzediğimizi konuşmadan bilsek."


GÜNÜN ŞİİRİ:
XIX
Oniki milyon ışık yılı uzakta gördüğün
bir yıldız belki bugün yoktur bile.
Sanırsın ki varlık ile yokluk aynı anda.
Yanıltıcıdır ışık, onun yolculuğuna çıkmazsan
O yok, ama görürsün ışığını varmış gibi, yolda.
Sanırsın ki varlık ile yokluk aynı anda.
Öyleyse aynı şeydir ikisi de: bir yol ötesi.
Varlık yolculuğa çıkar, gelin evine doğru,
ışık menzile vardığında bir yok olsa da.
Bir aşk mektubudur, bir sevdalı buluşmadır
milyarlarca yıl gecikmeyle gördüğümüz yıldızlar
ÖZDEMİR İNCE


GÜNÜN KÖŞE YAZISI:
Yaşasın hem gazete, hem marul...


Kasım ayı ortasında infaz koruma memurları koğuşa “yeni posta ücretleri” deyip bir liste bıraktılar.
Anladım ki mektup puluna zam
gelmiş. 90 kuruş olan normal posta ücreti 1 liraya çıkmış. Böylece mektubun da sağına bir sıfır eklemiş olduk.
İlk tutukluluk günlerinde pul bedeli 60 kuruştu. Çok geçmedi 65 kuruşa çıktı. 2010 başlarında 70 kuruş oldu. 5 kuruşluk artışlar zamanla yerini 10 kuruşa bıraktı. Önce 80, sonra 90 kuruş. 2011 başından beri 90 kuruştu.
Kabaca bir hesapla Silivri’nin üç yıllık enflasyonu yüzde 40’ı bulmuş.
***
Enflasyonu cezaevi yönetimi de kabul etti. Haftalık 200 lira olan harcama sınırı 1 Aralık’tan itibaren 300 liraya çıktı.
Mapuslar arasında harcama dengesizliği olmaması için böyle bir sınırlama getirilmiş. Dışarıda milyoner de olsanız hapiste haftalık kantin hakkınız 300 lira.
Parayı biz görmüyoruz. Ailemiz cezaevi yönetimine bizim adımıza yatırıyor. Herkesin bir hesap numarası var. Kantin fişinin üzerine ad – soyadı yanında hesap numarasını da yazıyoruz.
Hesaba para yattığı günün gecesi görevliler makbuzu koğuşa getiriyor. Makbuzu alırken görevliye takılıyorum:
“Vay, eşim maaşımızı yatırmış. Bakalım ne kadar olmuş…”
Özellikle tek kişi bırakıldıktan sonra bütçe hesabını daha dikkatli yapmak gerekti. En büyük harcama kalemi gazete. Haftada ortalama 80 lira gidiyor. Kalan 120 lirayı pul, temizlik malzemesi, kantin ve sebze-meyve arasında iyi dengelemek gerekiyor. Bazen araya “kantin sayımı” girer de, “Önümüzdeki hafta kantin yoktur. Bu haftaki fişlerinizi ona göre doldurun” anonsu yapılırsa, iş biraz daha zorlaşıyor. Bu tür sürprizlere hazırlıklı olup, özellikle dayanıklı ürünlerden stok yapmak, iyi bir çözüm.
En sağlam stoku telefon kartında yapmak gerekiyor. Telefon kartının fiyatı artmamış gibi yapıp zamladılar. Haftada 10 dakikalık telefon görüşmesi yaptığımız kartla önceleri 4 kez konuşabiliyorduk. 4 liralık fiyat artmadı ama, görüşme sayısı 3’e indi!
Kantinde satılan bütün ürünlerin listesi 6 punto haflerle bir dosya kâğıdında yazılı. Her koğuşa bir liste dağıtılıyor. Liste yenilendiğinde anlıyoruz ki kimi ürünlerin fiyatı zamlanmış. Listede rekor bisküvi çeşitlerinin, onu sigara yelpazesi izliyor. Sırada çerez var. Sonra plastik mutfak eşyaları ve çay çeşitleri.
Bunların tümünü bir şekilde yedekleyebiliyoruz ama, sebze-meyvede bunu yapmak mümkün değil. Gazete bedelinden arta kalan parayı harcarken önceliği sebze-meyveye vermek gerekiyor.
***
Harcama sınırının 300 liraya çıktığı duyurusundan sonra sabah gazeteleri getiren görevliye, her sabahki “Vay, beden gıdamızı (ekmek) az önce getirdiler, şimdi de beyin gıdası haa” sözlerinden sonra takıldım:
“Artık hem gazete hem marul…”
Gazeteleri kesemeyeceğimize göre fiyatlar biraz artınca sebze-meyveden kısıyorduk.
Kantin listesi genellikle fiyatlar nedeniyle yenileniyor ama, sebze-meyve listesinin daha başka anlamı var.
Mevsimler…
Silivri’de mevsimlere onlarla dokunabiliyoruz.
Geçenlerde 26 Ekim tarihli yeni liste geldiğinde, “Demek ki bir mevsime daha girdik” dedim.
Listeye baktım, üzüm ve kavun çıkmış, yerine portakal, mandalina, ayva girmiş.
Hele mandalinalar, yarı yeşil, yarı sarı, taptaze. 3 mandalina da dalında gelmiş, aralarında bir o kadar yaprak. Yemeye kıyamadım, bir ipe geçirip astım. Güzel bir seyirlik oldu.
Şöyle bir saydım, Silivri’de 11. mevsim dolmuş.
Bütün mesele geçen mevsimlerin altında çürümek değil, gelen mevsimin taptaze meyvesi gibi kendini yenileyebilmek.
Mustafa Balbay
13 Aralık 2011


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder