18 Aralık 2011 Pazar

İÇİMDEKİ YANGIN



Bu filmi izledikten sonra düşündüm ki ben hiçbir şey bilmiyorum savaşlar hakkında. Anlamsız savaşların insanlara neler yaptığı hakkında. Niye yaşamak zorunda bunları bazı insanlar? Doğdukları coğrafyada doğmamayı başaramadıkları için mi?  Bu kadar acımasız nasıl olunabiliyor? Böğüre böğüre ağlamak istedim ama sesimi bile çıkaramadım. Gerçekler karşısında herkesin susması gerekir de ondan....

Bir savaşın acımasız yüzü, olabilecek en sert ve korkunç haliyle anlatılmış bu filmde. Diyebilirsiniz bu bir kurgu. Ama olma olasılığı yok mu?  Kim nasıl bilebilecek ve engeleyebilecek?

Karmaşık köklerin, insanları içinden çıkamadıkları girdaplarda boğmasının filmi bu. İzlerken siz de boğuluyorsunuz. "Çocukluk insanın boğazına oturan yumru gibidir. Kolay kolay yutulamaz." diyor Neval Marwan.  Ortadoğu hali hazırda bile, bu gibi dramlara gebe. Tam da zamanlama gereği izlenmesi gerekli bir yapıt. Kazanımınız sağlam olacak.

Ben bu filmi izlerken oyunculuk, yönetim, görüntü, müzik  gibi unsurlara hiç takılmadım. Genellikle huyum kurusun bir bütün olarak bakarım izlediğim filmlere. Oyunculuklar, görüntüler, çekimler hele de müzik harika, ama  hikayesi ve kurgusuyla öyle bir ele geçirdi ki, diğerleri teferruat kaldı yanında. 

Ablam,  mutlaka görmelisin dediğinde, bunun böyle olacağı içime doğmuş gibi hemen ertesi günü edindim ve sarsıldım. Bittikten sonra kalkamadım ekranın başından. Final çok sarsıcı.

Küfrettim bu düzene.  Anneliği düşündüm, evlatlığı düşündüm, aileyi düşündüm. aşkı düşündüm. Aşkın intikamı için neler yapılabileceğini düşündüm. Bir evladın annesine ulaşmak için, sırf annesi onun fotoğrafını görebilsin diye intihar eylemcisi olmayı bile düşünmesinin, nasıl bir anne özlemi olduğunu düşündüm. Düşündükçe de küfrettim. Biz burada, yarın hangi ayakkabımı giysem, hangi marka parfümü sürünsem, hangi takı kıyafetime uyar, Fenerbahçe bu hafta kaç gol atacak diye düşünürken, dünyanın bir yerinde birileri hangi özlemlerle yanıp tutuşur tahmin bile edemezsiniz.

Neval diyor ki:" Hayatın bana öğrettiklerini, ben de düşmanlarıma öğreteceğim." ama son tahlilde öğrenen ve iki büklüm olan düşmanları değil, kendi çocukları oluyor.

Simon'un kız kardeşine 'bir artı bir bir eder mi' sözünden sonra, o soğuk sessizliği hissedebiliyorsunuz. Huzurun olmadığı bir yerde matematik ne işe yarar, bunu anlıyorsunuz . Huzur......

Bu pis savaşlar, ne tohumlar atmış yeryüzüne.  Sonuçta ne ahlak kalır ne inançlar,  ne de aile kavramı.  Burada kalan en son şey, hep beraber olmaktan güzel birşeyin olmadığıdır...BARIŞ VE SEVGİ İLE KALIN....




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder