22 Aralık 2011 Perşembe

GÜNDEN KALAN

GÜNÜN SÖZÜ:
Babalarımızın bizi eğitme kaygısı duymadıkları boş zamanlarında, bize öğrettikleri neyse, o olduğumuza inanıyorum. UMBERTO ECO

GÜNÜN ATATÜRK SÖZÜ:
Bir memleketin, bir memleket halkının düşmandan zarar görmesi acıdır. Fakat kendi ırkından büyük tanıdığı insanlarda vefasızlık, felaket görmesi daha acıdır.

GÜNÜN DERİN SÖZÜ:
Anneciğim, bazı insanlar neden çok soru soruyor?  Aslında cevabını biliyorum ama söylemiyorum, meraklandırmak hoşuma gidiyor.

GÜNÜN ANNE SÖZÜ:
Ama sen böyle yaparsan, bilmece soranlar ne yapacak?

GÜNÜN OLAYI:
Fransa Meclisinde yapılan oylamada, Ermeni soykırımının inkarının suç sayılması için ceza verilmesi yönünde yasa teklifi kabul edildi.

GÜNÜN ŞARKISI: 
Dance me to the end of love- Leonard Cohen

GÜNÜN YEMEĞİ:
Erişteli yeşil Mercimek Çorbası

GÜNÜN FİLMİ:
PİNA
Pina 3D
Pina, Pina Bausch için çekilmiş bir film. Tanztheater Wuppertal Pina Bausch topluluğuyla üç boyutlu olarak çekilmiş bu uzun metraj dans filmi, 2009 yazında ölen büyük Alman koreografın nefes kesen eşsiz sanatını anlatıyor. İzleyiciyi bedensel ve görsel olarak büyüleyici bir keşif yolculuğuna ve efsanevi topluluğun sahnedeki yeni boyutuna davet eden Pina, ayrıca dansçıları sahnenin dışında, otuz beş yıldan uzun süre Pina Bausch’un yaratıcılığının yuvası ve merkezi olan Wuppertal şehrinde ve onu kuşatan endüstriyel peyzajda takip ediyor. Bu çok ilginç film, kızım Derin'in ilk 5'ine giriyor. Filmin ismi, onun yaratıcısı olduğu hikaye kahramanının ismi olacak kadar etkiledi onu. Umarım izlersiniz...


GÜNÜN KİTABI:
SİDARTA-Hermann Hesse

Sayın Abdi İpekçi'nin kızı sevgili Nükhet'in, kendi kitabını vererek okumamı sağladığı önemli bir yapıttır. Kitap, türlü sınavlardan geçip, türlü acılara katlanıp, türlü zevkler tattıktan sonra insan olmayı, insanları sevmeyi öğrenen bir insanın öyküsüdür.
Doğu felsefesi ve Budizmin keyifli ve berrak sularında ‘gerçek’in ne olduğunu, bu kocaman anlamsız dünyada ‘ben’ olmanın anlamını, ölümü, yaşamı, hırsları, aşkı irdeleyen roman, keyifli bir anlatımla her insanın kendinden kaynaklanan sorularına ışık tutuyor…
Sidarta'nın yaşamında öğrendiği tek şeyin, hayatın gelip geçici olduğu ve hiçbir şeyin kalıcı olmadığıdır.

"Bir kimse arıyorsa, gözü aradığın şeyden başkası görmez çokluk, bir türlü bulmasını beceremez, dışarıdan hiçbir şeyi alıp kendi içine aktaramaz, çünkü aklı fikri aradığı şeydedir hep, çünkü bir amacı vardır, çünkü bu amacın büyüsüne kapılmıştır. Aramak, bir amacı olmak demektir. Bulmaksa özgür olmak, dışa açık bulunmak, hiçbir amacı olmamak. Sen ey saygıdeğer kişi, belki gerçekten arayan birisin, çünkü amacının peşinde koştuğundan hemen gözünün önündeki bazı şeyleri görmüyorsun…”


GÜNÜN ŞİİRİ:
DENGE
Sizin alınız al inandım 
Sizin morunuz mor inandım 
Tanrınız büyük amenna 
Şiiriniz adamakıllı şiir 
Dumanı da caba 

Bütün ağaçlarla uyuşmuşum 
Kalabalık ha olmuş ha olmamış 
Sokaklarda yitirmiş cebimde bulmuşum 
Ama sokaklar şöyleymiş 
Ağaçlar böyleymiş 
Ama sizin adınız ne 
Benim dengemi bozmayınız 

Aşkım da değişebilir gerçeklerim de 
Pırıl pırıl dalgalı bir denize karşı 
Yangelmişim diz boyu sulara 
Hepinize iyiniyetle gülümsüyorum 
Hiçbirinizle dövüşemem 
Benim bir gizli bildiğim var 
Sizin alınız al inandım 
Morunuz mor inandım 
Ben tam kendime göre 
Ben tam dünyaya göre 
Ama sizin adınız ne 
Benim dengemi bozmayınız

TURGUT UYAR


GÜNÜN KÖŞE YAZISI:
Memnun bey ile Memnune hanım
Sevgili Memnun bey!
Sevgili Memnune hanım!
Hafta sonu anketlerde gördüm sizi...
“Halinizden memnun musunuz” sorusuna yüzde 75’e yakın oranla “Memnunuz çok şükür” cevabı vermişsiniz.
“Geçimim de yerinde” diyerek düşman çatlatmışsınız.
Gözümüz yok; daim olsun.
* * *
Saadetinize gölge düşürmek istemem, ama dünyanın gelir dağılımında en kötü üçüncü ülkesinde yaşıyorsunuz.
Tavandaki en zengin yüzde 20 ile tabandaki en yoksul yüzde 20 arasında 8 kat fark var.
Yani komşunuz aç; muhtemelen siz de her öğün et yiyip tok yatmıyorsunuz.
Ama şükür ki “Bir lokma-bir hırka” kültüründen geliyorsunuz; kanaatkârsınız.
Belediyeden kışlık kömürünüzü almışsınız.
Çocuğunuzun ders kitabını, ilacını bedava alabiliyor, hastaneye gittiğinizde alaka görüyor, akşam evde dizinizi seyrediyorsunuz.
Memnunsunuz.
* * *
Sevgili Memnun bey, Memnune hanım!
Kamu çalışanları, kamu hizmetlerinin ticarileştirilmesine karşı yürüdüler dün...
Siz yürümediniz, bilemeyebilirsiniz:
Genel grev hakkı ve iş güvencesi istiyorlardı.
Son 10 yılda 700 bin iş kazası yaşanmış. 10 bin işçi ölmüş.
Resmi rakamlara göre 2,5 milyon işsizimiz var. Aileleriyle en az 10 milyon nüfus eder.
Belli ki siz, onlar arasında da değilsiniz.
Gazetecilerin yürüyüşünde de yoktunuz.
Ola ki haberiniz yoktur; televizyonlar pek vermedi çünkü:
Son KCK operasyonuyla içerdeki gazeteci sayısı 80 iken 100’ün üzerine çıktı.
Muhalif her gazeteci, sabah kapısının çalınıp gözaltına alınacağı ya da yayın organı tarafından susturulacağı anı bekliyor ileri demokrasimizde...
Dünyada, Çin’den sonra en çok Türkiye’de gazeteciler tutuklanıyor.
Yeryüzündeki “terör tutukluları”nın üçte biri Türkiye’de yaşıyor.
Neyse ki size dokunan yok; “Azıcık aşım, ağrısız başım” diyerek bunlara kafa takmıyorsunuz.
* * *
Ama takanı fena cezalandırıyorlar.
İtiraz eden, biber gazını yiyor.
Deresinin üzerine hidroelektirik santral istemeyen Hopalı, şehrine füze kalkanı kurulmasına karşı çıkan Malatyalı, paralı eğitime “Hayır” diyen üniversiteli coptan kurtulamıyor.
İçeri düşen ise, bir daha çıkamıyor.
Günetdoğu’da operasyonlar şiddetlendikçe yeniden ölüm haberleri yağmaya başlıyor.
Yüksek  Askeri Şura nın “savaş hazırlıkları”nı görüştüğü söyleniyor.
“Komşularla sıfır sorun” derken, “bütün komşularla sorun” noktasına gelen Türkiye, bunca derdin içinde bir de Suriye’ye müdahaleye itiliyor.
* * *
Sevgili Memnun bey,
Sevgili Memnune hanım!
Kimsiniz, nerede yaşıyorsunuz, bu tabloda yüzde 75’lik bir memnuniyet oranına nasıl eriştiniz, bilemiyorum.
Ama kıskanıyorsam namerdim; hatta gıpta ediyorum.
Sadece bu memnuniyetin temelinde “gamsızlık” yoktur diye umuyorum.
Size ebedi memnuniyetler dilerken, Nâzım’ın “Dünyanın en tuhaf mahlûku” şiirinden iki dize gönderiyorum:
“Adeta mağrur koşarsın salhaneye/
Bu dünyada bu zulüm,
biraz da senin sayende...”

CAN DÜNDAR-MİLLİYET

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder